22 Mayıs 2013 Çarşamba

İlk internet alışverişim !



İlk internet alışverısım hayırlı ugurlu olsun. 

Aslında uzun zamandır ınternetten çöp de olsa almak ısteyen ama bır turlu cesaret edemeyenlerdenım. Sonunda cesaretımı topladım ve bu ayakkabıyı satın aldım. Geçtiğimiz pazartesı gunu elıme ulastı ve memnun kaldım.

Cesaretımı toplamamın sebebı de gecen sene bu markanın, bu ayakkabısının çiçek desenlısını kullanmıs olmamdı. (Resımdekı ayakkabının ıc desenı gıbı ). Baktım model aynı, e kalıp da aynıdır dedım ve bu fırsatı kaçırmak ıstemedım.

Geçen senekı ayakkabımın cesur tarafından bır guzel parcalandıgını da es gecemem. Çok kızmıştım. Ayakkabılarımı çok sevıyordum ve sabah uyandıgımda ayakkabının tabanı bır yerde kendısı bır yerde oldugunu gorunce cınnet gecırmemem elde degıldı. O ayakkabı ayagıma yakışan tek babetımsı ayakkabıydı. Ve aynı ayakkabıyı magazaya almaya gıttıgımde 'Malesef kalmadı ve tekrar gelecegını sanmıyorum' dıyen tezgahtara, küçük emrahımsı bakısımı atmaktan da kendımı alıkoyamadım.

Ayakkabılarımı hala atmadım. Hala ayakkabılıgın bır köşesınde durur. Arada bakarım, onunla konusurum, aglarım slkdsaşdkaşls. Tamam tamam abartmıyorum. Ama gercekten atmaya kıyamıyorum.

Bu arada ayakkabı gercekten çok ucuzdu. Bu ucuzlukta bu ayakkabıyı Trendyoldan baska bır sıtede bulabılecegımı de sanmıyorum. Trendyol hem ucuz hem kalıtelı bır sıte gercekten. Bir morhipo degıl hanı. Siteye gırmemle çıkmam adeta bır oluyor. 200ün altında fiyat yok neredeyse. Varsa da gıyılmez degerde kıyafetler.

Anti morhipo, forever trendyol !


Gözde /İçimden Gelen Her Şey

26 Kasım 2012 Pazartesi

NASA - A Human Adventure Sergisi

Biletlerimiz ne kadan hoş ! 

Merhaba !

Bugun yine uzunca bır metrobus yolculugu tamamladıktan sonra A Human Adventure'a gitmek üzere Marmara Foruma gittik. Uzun zamandır merak ediyordum. Bingo !

Öncelikle söylemeliyim ki, sesli anlatımı kiralamadan sergiye girmenizi tavsiye etmem. Biz denedik, olmuyor. Geri dönüp sesli anlatım kiraladık. Ipodlardan dinlediğiniz sesli anlarımın kiralama ücreti kişi başı 5 TL.

Sergi bileti Öğrenci: 20TL   Tam: 25 TL

Sergi 6 bölümden oluşuyor. Gerçekten kaliteli olarak hazırlanmış ve her şeye özenilmiş.Uzaya ilk yolculuktan günümüze, uzayda kullanılan parçalardan ılk astronot kıyafetlerıne kadar her tür parça sergileniyor. Aynı zamanda gerçek boyutlu maket uzay aracı, uzayda astronotların nasıl yemek yedıkleri, ilk zamanlardan günümüze kadar olan gelişimler sergilenmiş.

İlk 2 bölüm son bölümlere oranla zayıf olsa da, insanı şaşırtması açısından çok iyi denilebilir. Zayıftan mükemmele uzanan bir sergi görüşümce.

Serginin bölüm geçişleri tek bir yönde olmadıgından, her bölümü bitirdiğinizde 'Bitti mi ? Bu kadar mıydı? ' gibi soruları kendınıze sormanıza sebep oluyor. Bitmediğini anladıgınızda seviniyorsunuz.

Aynı zamanda uzaya yapılan başarısız başarılı yolculuklar, astronotların uzayda ne kadar zorluklar atlatarak Dünyaya sağ dönme hikayeleri, daha bir çok bilgi veriliyor.

Uzayla ilgili her tür bilgiyi edinebileceğiniz, harika kapsamlı bir sergi. Şiddetle tavsiye ediyorum. Bitmeden koşun, gidin, görün derim.

Serginin sonunda sizi bir uçuş simulatörü bekliyor olacak. Denemeniz tavsiye edilir. Biniş ücreti 10 TL. Uzaya giden astronotların çıkarken neler yaşadıklarını az da olsa yansıtmaya çalışıyor. Güzel bir deneyim oldugunu söyleyebilirim fakat mide bulantısına sebep oluyor, baştan uyarmakta fayda var. Deli danalar gibi döndürüyor, sallıyor. Yavaş inmenizde fayda var, yalpalatıyor. 2 dk süren bir simulasyon olmasına rağmen bu etkileri bırakması ilginç. Astronotlar ne hale geliyor düşünemiyorum bile!

Geri kalanlar için sergiye gitmenizde fayda var.

Bu çok istediğim bir sergi oldugu gibi, onunla bir ilkti. Bunu da eklemeden geçemiciimmm . :)


Gözde / İçimden Gelen Her Şey



25 Kasım 2012 Pazar

# Tiyatroya Gittim



Merhaba !

Uzun bir aradan sonra yapmadıgım bir aktivite gerçekleştirdim ve tiyatroya gittim. Belki şaşırtıcı ama hayatımda ilk kez gittiğimi söyleyebiliriz. En son 5 yaşında gittiğimi saymazsak, gerçekten ilk kez. En azından bilincim yerindeyken ilk kez.

Oyunun adı fotoğrafta da gördüğünüz üzere 'Zorla Evlenme'. Oyun Sganarelle adında yaşlı bir kralın genç ve güzel Dorimene ile olan evlenme kararı, şüphelerı ve ardından bu evlenme durumundan kurtulma çabalarını anlatıyor. Oyun komedi, fakat gülmekten yerlere yatırdıgını söyleyemem. Güldüm mü? Evet güldüm fakat daha iyi komediler olduguna da emınım.

Oyun Taksim, Maya Sahnesindeydi. 18 Kasım Pazar günü, saat 18:00'da. Ertesi gün sabahın köründe sınavımın olması, bu ilki gerçekleştirmeme mani olmadı.
Bu ilki yapmama vesile olan aslında kuzişlerim Bensu ve Berkerdi. Onlar gitmese benim tiyatroya gitmem herhalde yine onumuzdeki birkaç yıl içinde ancak gerçekleştirebileceğim bir aktivite olurdu. Çünkü Tüyaptan Taksime gitmenın ne zor şey oldugunu bilenler vardır aranızda herhalde !

Listemdeki diğer yapmadıgım tüm aktiviteleri bir an önce yapmam dileğiyle !


Gözde /İçimden Gelen Her Şey


1 Kasım 2012 Perşembe

Fala inanma, falsız kal.

Merhaba sevgili okuyucu,

Bu yazı, faldan soguman için ozel olarak hazırlandı.

Ah biz Türkler! Ah biz nasıl fal severiz ama nasıl !
Milletimize özgü Türk kahvesi oldugu sürece falseverliğimiz devam edecek bu bir gerçek. Türk kahvesine aşık bir insan oldugum halde bir gün gelsin ve Türk kahvesi hangi kahve çekirdeğinden yapılıyorsa o çekirdeğin soyu tükensin, yetiştirilemesin, her neyse işte!!

Yahu nedir bu fala inanma olayınız? O fallar yalan kardeş inanmayın. Tamam bazısı gerçekten bilebilir, ama şunu bilin ki geçmişinizi bilse de geleceği asla bilememez. Onu sallıyordur büyük ihtimalle. Çünkü gelecek göreceli bir kavram. Her hareketinizde gelecek değişiyor, sizin seçimleriniz değiştikçe gelecek de değişiyor. Ama insanlar bunu düşünemiyor.

Size der ki, filancayla kavga edeceksin ve görüşmeyeceksin. Filancayla kavga edersin belki ama alttan alırsan gayette aran bozulmaz, görüşmeye devam da edersin, falcı ne olur ? Göt olur.

Falcı demiş ki, sen üniversiteyi kazanamayacakmışmışmışsın. Hadi be! VALLAHA mı ? Çok sağol canım. Yürü git lan. Ne uyduruyorsun. Bir kere sen götü sıksan gayette kazanırsın o okulu. Çalışmıyorsan kazanamazsın bu kadar basit !

Ya da evlenince 3 çocugun olacakmış. İşte sana bunu söyler, sen de gider inat edersin evleneceğin varsa bile evlenmezsin. Ne olur sonra? Gelecek değişmiş olur. Falcı da göt olur.

Kısacası, adam fal bakar, söyler. Bunların olup olmaması sızın elınızdedir. Kaderi insan kendı çizer bebişlerim.

Sormayın, çok kızıyorum şu fal olaylarına. Bundan 2 sene öncesine kadar ben de inanırdım. Fakat göya kahve falı bakabılen falcı kılıklı biri piskolojımı bozunca nefret ettim. Tam anlamıyla nefret hemde !

Daha buraya yazmak ıstedıgım o kadar şey var ki, yazdım sayın. Özel hayatımı dökemeyeceğim.

Siz siz olun, fal baktırmayın. Gereksiz. Bu hayatta ne yaşayacaksan kendı ıstek ve tercıhlerınle yaşamalısın. İyi yada kötü, her şey bizler için var.En azından kendı tercıhın. Yaşadım, mutlu oldum ya da üzüldüm, bu benım tercihimdi diyebilmeli insan.

Fala inanma, fal da baktırma. Falsız kal.

Öpüyorum.


Gözde / İçimden Gelen Her Şey

31 Ekim 2012 Çarşamba

Okul mu ? O da ne?

Selam !

Bugün buraya içimi dökmek için yazıyorum. Tanrııımm okula gitmek artık tam bır facia !

Uzuuun bir aradan sonra okula gitmenin zorlugu gerçekten paha biçilemez.Üstelik yolunuz evden okula kadar toplam 2 saat sürüyorsa tadından yenmez bir hal alıyor. Otobüse bin, metrobuse bin, tramvaya bin. Yürüü yürüü !!!

Yazın tempolu ve oldukça yorucu bir çalışmadan sonra yine neredeyse aynı tempoyla okula gitmek düşüncesi  bile insanı çıldırtmaya yetiyor. Neredeyse değil, aynı tempoyla. 5 gün okul mu olur arkadaş ! Böyle ızdırap görülmedi! Üniversiteye mi gidiyorum liseyemi anlamadım gerçekten. Geçen sene 2 gün olusunun acısını bu sene 5 günle çıkartıyorlar sanırım.

Neredeyse vizeler gelecek, geldi gelecek, 1 sayfa notum yok, onu da geçtim, okula gittiğim gün sayısı bir elin parmakları kadardır. Acilen çeki düzen verilmesi gereken bir durumdayım. Silkelen Gözde !

Okulun 5 gün olması da bir bahane değil aslında okula gitmemem için. Geçen sene 2 gün olmasına rağmen 5 gün yatıyordum, okula gitmem gereken o 2 günü de kendime tatil ediyordum. Neymiş, okula gitmem gereken günde gitmeyince daha tatlı oluyormuş. Hadi oradan !

Geçen sene, tam teşekkürlü hazırlanıp tam kapıya gidip evden çıkacakken vazgeçtiğimi, gidip simit pogaca alıp kendıme kahvaltı hazırladığımı, çay- kahve keyfi yaptıgımı da hatırlıyorum. Buna rağmen tüm derslerden geçtim. 1 ders hariç ki bu dersin sınavını arkadaşım Doğuş -kulakları çınlasın- sayesinde kaçırdığımı bilmenizi isterim.

Sözün kısası, benim uyumam gerek, yarın okul var ve yine şehir değiştirerek okula gideceğim.

İyi geceler millet !


Gözde / İçimden Gelen Her Şey

25 Ekim 2012 Perşembe

Mutlu bayramlar !

Merhaba !


Kimileriniz daha küçüksünüz, bayram harçlıkları ıcın yanıp tutuşan bir haliniz var. Kimileriniz zorla bayramlaşmaya akrabalarınıza gidiyorsunuz. Kimileriniz belki de seviyor bayram gezmelerini. Bayramda ikram edilen baklavaları yemeyi. Tutulan kolanyayı geri çevireniniz, çevirmeyeniniz.. Belki de kolanyayı siz tutuyorsunuzdur misafirlerin ellerine. Kim bilir.

Kimileriniz de yalnızlıgı seviyor, bayramda yalnız kalmayı tercih ediyor ya da yalnız geçirmek zorunda kalıyor ama bu durumdan oldukça memnun.

İsteyene her gün bayram aslında. Birilerini arayıp hal hatır sormak için ya da büyüklerin ellerini öpmek için bayramlar beklenmemeli. Bu sebeple bayram günlerini diğer günlerden ayıran hiç bir özelliğinin olmadıgını düşünüyorum. Bayramları önemsemiyorum.

İstediğimi ararııım istediğimi aramam, bayramda neden aramadın diye hesap soranları da itici bulurum.

Herkese mutlu , türk kahvesi tadında bayramlar.


Gözde /İçimden Gelen Her Şey



19 Mayıs 2012 Cumartesi

İlk İşin, İlk İş Günü

Merhaba!


Bugünlerde blogumu günlükvari bir şekilde kullanmaya karar  verdim. Bugün size ilk iş günümden bahsedeceğim.

O gün, yanı perşembe günü ilk iş günümdü. Sabah karga bokunu yemeden uyandığım bir saatte, sersemlik ve topuklu ayakkabılarımı çantama mı koysam yoksa giyip mi gitsem düşünceleriyle beraber hazırlanmaya başladım. Yaklaşık 40 dakikada hazırdım.
Uzun zamandır, yaklaşık 2 senedir çalışmadığım için ve patates olmanın rahatlığını üstümden atamadığımdan ''Neden çalışıyorum ki yaa?'' ve '' Neyse kızım biraz çalış götünü yayarak ömür geçmez'' gibi sorular aklıma gelmedi değil. Beş günümü evde, herzamanki üçlü koltugumda yayılarak geçirmenin boşluğunu iş ile doldurmam mantıklı bir karardı aslında. Fakat yine de vazgeçmesi zor bir eylem. İki gün okula gitmemi, daha doğrusu çoğu zaman gitmememi de göz önüne alırsak, bu fırsatı değerlendirmem, ileriki zamanlarda bana olumlu yansıyacağını da aklıma getirdi. Tüm bunlardan sonra, işimi sevdiğimi ve zamanla bu tempoya alışacağımı biliyordum. Başlamanın tam zamanıydı.

Şehir değiştirmek üzere otobüse bindim ve avcılardan metrobüs aktarmasıyla cevizlibağ'a oradan da tramvay ile sirkeci'ye gittim. Otele yaklaştıkça kalbim herzamanki temposunu hızlandırdı ve ağzımdan her an çıkabilir gibi hissettim. Aslında ilk kez o otelde çalışmıyordum. Daha önce stajımı da o otelde yapmıştım. Kadronun  değişmesiydi beni en çok endişelendiren. Çünkü yenilikleri sevsem de, yeni insanlarla tanışmak, tanımadığım birini tanımaya çalışmak beni her zaman endişelendirirdi. Güven duygusu benim için önemli oldugu için, tanımadıgım bir kişiye güvenememem buna sebep oluyordu.

Otelin personel girişinden girmemle birlikte insan kaynaklarına gittim ve daha sonra yanıma aldığım pantolonum ve topuklu ayakkabılarımı giyerek ofise çıktım.
Ofiste M. vardı. O da benim gibi yeniydi, sadece 3 gün önce işe başlamıştı. Fakat oldukça alışmış gibi gözüküyordu. Bana kitlerin yerini gösterdi ve alışmamı hızlandırmak için oldukça sıcakkanlı bir tavırla yaklaştı. İyi birine benziyordu. Kısa, çenesinden 3-4 santim uzun karamel rengine dönük saçları vardı. Oldukça ince yapıda bir kızdı. Bana Sevcan ablamı hatırlattı. Sevcan ablam, daha önce o otelde staj yaparken yanından ayrılmadığım ve birlikte rezervasyonlara baktıgımız, bana ilk Fidelio'yu öğreten kişiydi.

İlk gün oldugu için diye düşünüyorum, çok gergin, stresli hissediyordum. Hava almaya çıktıgımda ''Acaba çıkıp gitsem mi ?'' diye düşünmedim değil. Çıkmazda gibiydim, daralmıştım. Fidelio'da rezervasyon girmeyi de unutmuş olmam benı daha çok geriyordu. Çünkü 2 sene önce yalayıp yutmuştum, öyle ki oteldeki hiç kimse benim stajer oldugumu bilmiyordu. Öğrenenler de şaşırıp kalıyordu. Sağ olsun S. , bana unuttuklarımı teker teker amlattı ve ben de not aldum.
Saat 15:00 sularında stresim oldukça azalmıştı. Ortama uyum sağlamaya başlamıştım ve daha az hava almaya çıkıyordum. Sadece üzerimde aşırı bir ağırlık ve bununla birlikte bir yorgunluk vardı. Ağırlığın sebebini çözemesemde, yorgunluğun sebebi kesinlikle bir önceki gün eskişehir'den dönmüş olmam ve ertesi gün yani 17 Mayısta erkenden kalkıp işe gitmemdi.

O gün, 18:30da işten çıkmam gerekirken 19:30da çıktım. Bunun sebebi rezervasyondaki yogunluk ve benım unuttuklarımı hatırlama aşamasında olmamdı. Eğer sistemi unutmamış olsaydım 1 saat mesai yapmamıza gerek kalmayabilirdi.

Saat 21:30 sularında eve vardıgımda bitmiştim artık. Gökçe ile bir kahve içtik ve daha sonrasında yatağıma yöneldim, ertesi gün çalar saati duymayı dileyerek.

Gözde /İçimden Gelen Her Şey

İzleyiciler