29 Aralık 2011 Perşembe
Eskişehir Yolculuğumdan
Evet, Eskişehire gidiyorum ve söylediğim gibi, yolculugum hakkında yazıyorum bugun. Öyle edebiyat parçaladığımı sanıyorsanız,yanılıyorsunuz. Gayette -daha önce belirttiğim gibi- Allah ne verdi yazıyorum.
İlk planım, sabah 7de uyanmak, aheste aheste hazırlanmak ve Büyükçekmece'ye gidip servise binmekti. Fakat, gece uyuyamayıp,gündüz uyanamadığım için -bu aralar- planımda ufak değişiklikler oldu.
İtiraf etmeliyim, sabah 07:30 sularında annem aramamış olsaydı uyanmam imkansızdı. Sonuç olarak uyandım, ama tam 25 dkda hazırlanıp evden çıkmam gerekiyordu. Vay canına! Daha valizimi bile kapatmamıştım oysaki. Birden hızlandım ve şipşak hazırlandım.Kendime inanamadım. -Bir şey unutmadığımı ümit ediyorum
Evimin önünden, Büyükçekmece'ye kadar trafik vardı. Kazacığım sağ olsun, geç kalmayı başardım. 5 dakikalık yolu tam 20 dakikada gittim. Allahtan acentayı aradım da servisi beklettiler çok şükür.
Saat 08:15'te serviste olmam gerekirken, saat 08:22'de servise adım atmayı başardım.Serviste beni bekleyen insanlar, ''Kim bu geç kalan?'' diye düşünmeden edememiştir eminim.Servise arka kapıdan binmeme rağmen, bütün kafaların bana dönmesi,bütün gözlerin üstümde olması bu sebepten olsa gerek.
Her neyse, kocaman gülümsedim ve servisi bekleten ben değilmişim edasıyla gözüme kestirdiğim cam kenarı koltuga oturdum.
Servis Avcılar'a geldiğinde gerçek anlamda doldu ve ben hala,butun koltuklar boşçasına yanıma koyduğum laptop'ımı almıyordum.YUH diyorum kendime ama çaktırmıyorum tabii.Yine,hiç bir şey yokmuş gibi yanımda oturmak için bekleyen hanım teyzemize gülümsedim ve laptop'ımı kucağıma aldım.
Teyze, kucağında 1 m yüksekliğinde 50 cm genişliğinde beyaz bir poşetle inatla oturmaya çalışıyordu. ''Rahatsız etmiyorum değil mi? Kehkehköh'' diyerek gülümsedi ve çabasını sürdürdü ama baktı olmuyor - farkına varması beni gerçekten mutlu etti çünkü camla bir olmuştum! hah!- kucağındaki devasa poşetini arka bölüme koydu.
Avcılarda nedenini bilmediğim bir durum dolayısıyla uzunca bekledik. Daha sonra yola çıktık, bir uyumuşum bir uyumuşum ki sormayın. Kulağımda dostum,kulaklığım. Dance for you çalıyor. Koltuk biraz daha rahat olsa süper olacaktı ama o kadar da olsun dimi.
Uyandığımda Esenler Otogar,Kamil koç acentası önünde durmuştuk.Uyku sersemi valizimi,çantamı kaptıgım gibi aşağıya indim ve otobüsüme bindim. Birnevi aktarma oldu.
İstanbuldan çıkmamız her defasında 2 saat sürüyor. Bu da demek oluyor ki, eskişehir'e 3 saatte varıyoruz. İnsanın kafasında saçma bir düşünce olarak algılansa da, düz mantık uyguladığınızda gerçekten mantıklı. Öyle bir şey işte ben de pek anlamadım.
Saat 12:00'ı bulduğunda, izmit yollarına yeni girmiş bulunduk.-şuan saat 12 ve şuan yazıyor oldugumu anlayabilirsiniz böylece. Önümde bir yarma oturuyor. Arkamda da bir İstanbul beyefendisi. Laptop karnıma göçtü göçecek, herşey önümdeki yarmanın koltugunu itme ve çekme oranına bağlı. Ben laptopı açtığımdan beri, koltuğunu yatırdı da yatırdı heeyyy maşallahhhh!!!!
Otobüsteki apranti oldukça kibar ve cömert. Servis yaparken, içeceğimi seçmem zor olmadı, çünkü hep kahve içerim! Ancak ne yiyeceğim konusu her zaman muammadır. O an ne yemek isteyeceğimi bulmam için hayalimde birkaç yemek çeşidi canlandırmam, yediğimi düşünmem gerekir. Hangisini daha çok yemek istersem, onu yerim. Otobüsteki çeşitere de bunu uygulamaya zaman olmadığından aynı zamanda kararsız olduğumdan, tutku ve meyveli kek arasında gidip geldim. İlk keki aldım, sonra keki bırakıp tutkuyu aldım- bayağı da açtım :( -apranti de, ''isterseniz ikisini de alabilirsiniz buyrun'' dedi. Ben de kırmadım tabii. Aldım silip süpürdüm haha.
Kamil koç'un rahat hat olarak adlandırdığı otobüsler gerçekten rahat. Sol camdaki koltuklar tekli, sağ camdaki koltukar çiftli. Ben her zaman tekli koltukları tercih ediyorum. Daha rahat olduğu kesin ve net. Yanınızda sıkıştıran da yok, ohh ne rahat. Bu arada iyi de reklamını yaptım kamil koçun haha. Neyse para meselesini sonra konuşuruz . ( :D )
Her zaman olduğu gibi zannediyorum ki yarım saate kadar Adapazarında mola vereceğiz. Oturmaktan kıçım dümdüz oldu yani bi mola verelim diyorum bi zahmet !!
Laf aramızda, gören de iş kadını zanneder beni. Açmışım laptopımı hararetli hararetli yazıyorum. Neyse çaktırmayalım.
Şimdi saat 12:22 ve daha sonra tekrar yazmak üzere kapatıyorum. Mola verdikten hemen sonra devam edeceğim. Öpüyorum.
Saat 14:00
Molamız çoktan bitti.Şuanda zannediyorum ki,bilecik yolundayız.Yaklaşık 1 saate Eskişehire varacağımı tahmin ediyorum.
Her zaman soylerim, adapazarı dondurucu soğuk. Yazın aşırı serin, kışın ölümüne soğuk. Anlayamadım gitti, Eskişehir bile daha sıcak.
Molamızı Tunatan dinlenme tesislerinde verdik. Eski dinlenme tesislerine göre oldukça güzel bir tesis bence. Eskişehir'den İstanbul'a dönerken mola verilen tunatan daha da güzel.Manzarası harika.Dönüşte çekip,sizlerle paylaşacağım.
Dikkatimi çeken bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum, Adapazarı-Bilecik yolundaki dağ diyebileceğim kara parçalarının tepelerinde karlar var. Bu demek oluyor ki, kış gerçekten geldi..
Çok zırvalamış olabilirim ama Allah ne verdi yazacağım demiştim. İçimden gelenler bugünlük bu kadar. (Desenize, e bir zahmet bu kadar olsun !)
Sizleri seviyorum. İçimden gelen bir yazımı daha okuduğunuz için teşekkür ederim.Öpüyorum.
İçimden Gelen Her Şey /Gözde
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder